Gençlikte gezdiğim yerleri, yetişkin olarak dolaştım...

A -
A +

Derin hissiyat içinde gözümün yaşlarını elimin tersi ile silerek nice hatıralarımın yaşandığı sınıftan çıktım. 

 

 

 

Sert esen rüzgârın pencereyi açmasıyla düşüncelerimden ve daldığım hayal âleminden uyandım. Ne kadar dolaştım tam bilmiyorum. Çay bahçesinde çocukların beklediğini bildiğimden diken üzerinde duruyordum zaten. Pencereyi kapatırken o gün hepten canlanıverdi gözümün önünde. Bu kaçıncı defaydı “Yalan dünya!” dediğimi bilmiyorum.

 

Derin hissiyat içinde gözümün yaşlarını elimin tersi ile silerek nice hatıralarımın yaşandığı sınıftan çıktım. Müdür yardımcısına teşekkür ettim, muvaffakiyetler diledim. Mesut ve bahtiyar olacağımı düşünerek geldiğim mektebimden hüzün yüklü olarak ayrıldım. Nice unutulmuş hatıralarımın yeniden canlanmasıyla çocuklarımın yanına döndüm.

 

- Nerde kaldın Baba? diye sordu küçük kızım.

 

- Biraz hava aldım. Çocukluktan gençliğe geçtiğimiz yaşta gezdiğim, dolaştığım yerleri, seneler sonra bir yetişkin olarak yeniden gördüm. O günlere gittim geldim. Anlayacağınız bu çok farklı bir hissiyat.

 

- Biz de çayla beraber teyzemin kavurduğu helvadan atıştırdık. Güzel bir yermiş. Bizim cağ kebap yediğimiz Tortum’a çok benziyor.

 

- Evet, orası da böyle dere içinde.

 

- Başka ne yaptın?

 

- Onbeş Şubat Kitabevinin önünden geçerken Bahtiyar Daltaban Bey hocamızı sordum. ‘Vefat etti’ dediler. ‘Ya öyle mi? Gençti. Rabbim rahmet eylesin’ deyip ruhuna bir Fâtiha okudum. Vaktiyle kapısını aşındırdığımız kütüphaneyi buldum. Her taraf apartman dolmuş. Kuyruk oluşturduğumuz arkadaşlarım gözümün önüne geldi. Hepsi de sanki dünkü rüyaydı.

 

- Bayağı hüzünlenmişsin Babacığım. Ben sevineceğin bir haber vereyim.

 

- Hayırdır!

 

- Şehre girdiğimizde arabamızın altına giren kediyi gördük, merak ediyordun akıbetini, gayet iyiydi.

 

- Elhamdülillah!

 

 

 

Cafer Hoca Efendi, bize kıldırır namaz,

 

Dünya ahret ilminden, asla mahrum bırakmaz,

 

Nasibi olmayanlar, ilmden tad alamaz,

 

Gece gündüz kalırız, hem okul, hem evimiz.

 

İlim irfan merkezi, muallim mektebimiz.

 

 

 

Okuma yazma mühim, deyip geldi abiler,

 

Herkes katılmalıdır, bu bir emir dediler.

 

Kaç kitap tamamlandı, kaç kez sona geldiler!

 

Yalan dolan bilmeyiz, şükür tam edebimiz,

 

İlim irfan merkezi, muallim mektebimiz.

 

 

 

HOCAYA karşı tamdır, sevgi, hürmet, muhabbet,

 

Dostça paylaşır, dostça kalır, ederiz sohbet.

 

İşin sonu selamet, şükürler olsun elbet,

 

Hiç menfaat düşünmez, din, devlet der hepimiz.

 

İlim irfan merkezi, muallim mektebimiz.

 

                      ***

 

 

          DÖNÜŞ YOLU...

 

 

Gümüşhane’den ve hatıralarımdan kopmak kolay olmuyordu. Şehirden çıkıp Trabzon istikametine doğru dağlara tırmanırken yolun sağında şırıl şırıl akan bir pınar gördüm. “Hadi çocuklar bu çeşmeden kana kana içelim. Bir daha böyle sular bulamayız” dedim, arabayı yol kenarına yakın münasip bir çimenliğe park ettim.

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
OSZAR »