Dünya değişiyor, Türkiye de değişiyor.
ABD Büyükelçisi Tom Barrack bile “Batı, bir asır önce haritalar, manda yönetimleri, çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimler dayattı. Sykes-Picot geniş bir bölgeyi barış için değil emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız. Batı müdahalesi dönemi bitti" diyerek yeni döneme işaret ediyor.
O Sykes-Picot ne için imzalanmıştı?
İngiliz ve Fransızların anlaştığı, İtalyan ve Rusların onayladığı Osmanlı’dan koparılacak toprakların paylaşımı için.
Koca imparatorluğumuz çökertildi, CHP’ye yeni devlet kurduruldu, içine sıkıştığımız coğrafyada onların tahakkümü altında yaşamamıza izin verildi.
Önceki gün 65. yılını dolduran, Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanımızın asılarak şehit edildiği darbeyi yapanlar millete mi hizmet etmişti, sahiplerine mi?
Her darbe dönemi, yeni bir anayasa ile -söz dinlemeyen- millete balans ayarı yapmak değil miydi?
Hâlihazırda yürürlükte olan 1982 anayasası da öyle.
***
Sykes-Picot’la -kendi menfaatlerine göre- hayalî sınırlar çizip yeni devletçikler üretenlerin, tahakkümleri altına aldıkları ülkelerde yönetimi ellerinde tutmak için bir mekanizma kurmamaları mümkün olabilir miydi?
Barrack’ın işaret ettiği ‘yabancı yönetimler’ ifadesi işte tam da bunu işaret etmekte.
O ülkenin gibi, ama aslında yabancı!
Suriye’den başlayın, inin Orta Doğu’ya, oradan uzanın Asya’ya, Afrika’ya…
Batı, gizli-açık sömürgesi yaptığı ülkeleri bir asırdan fazladır işte bu ellerle yönetti.
Fakat, ABD elçisinin de itiraf ettiği üzere, artık zulmün sonu geldi.
Elde ettiği gücü hoyratça kullanan Batı, çöküşe geçti.
Afrika’da somut örneklerini gördüğümüz üzere, halklar özgürlüklerini geri kazanmaya başladı.
İmparatorluk bakiyesi Türkiye de bu süreçte tarihî bir fırsat yakaladı.
Zulmün karşısındaki güç olarak yeniden etki alanını genişletmeye başladı.
Tom Barrack’a Sykes-Picot’u söyleten Suriye örneğinde olduğu gibi…
***
Yeniden yükseliş döneminin adını Türkiye Yüzyılı olarak koyan Cumhur İttifakı, şimdi vesayetçilerin kaleminden çıkmış 1982 anayasasını çöpe atıp, yepyeni bir anayasa yazmanın hazırlığını yapıyor.
Ve burada istiyor ki, CHP dâhil, toplumun bütün kesimleri sürece destek versin, önerilerini getirsin; temel hak ve özgürlüklerin her kesimi kapsadığı, herkesin üzerinde uzlaştığı ortak bir anayasa metni ortaya konulsun.
Lakin, birileri 100 yıl önceye takılıp kalmış durumda… İstiyorlar ki o günkü şartlar hiç değişmesin.
“Bu devleti biz kurduk, sahibi biziz, kimseye vermeyiz” diyenler, yüzde 20-25’lik bir kesim.
Peki geriye kalan yüzde 75 ne olacak?
Onlar, eski itiraflarıyla ikinci sınıf vatandaş…
-Hâşâ- kendilerine kıble seçtikleri Batı gibi, Batıcılık da çöküyor, farkında değiller.
Pili bitmiş saat gibi, bir yerde takılıp kalmışlar, milim değişmiyorlar.
Ancak ne dünya eski dünya, ne de Türkiye artık o noktayı kaldırabilecek durumda.
Zamanı yakalamak için yapılması gereken çok şey var… Eskisi gibi lüzumsuz tartışmalarla vakit kaybetmek, yeni yüzyılı da ıskalamak olacak.
Örnek; eski Türkiye’nin sürekli ezdiği inançlı kesim, Erdoğan ve Bahçeli sayesinde şimdilik başörtülü okullara girebiliyor, memur olabiliyor… Ama şimdilik.
Kişi hak ve hürriyetleri konusunda, anayasal güvenceye alınması gereken bunun gibi pek çok mesele var.
Toplumda uzlaşının sağlanması, kavga ve gerilimlerin bitmesinin önündeki tehlikeler ise yerli yerinde duruyor.
Zaten fırsatını bulur iktidara gelirlerse ne yapacaklarını da açık açık söylüyorlar; AK Parti döneminde ne yapılmışsa hepsini eski hâline getirecekler.
Eski Türkiye’ye yaptıkları güzellemelerle gençlerin zihnini bulandırmaya çalışmaları da bu yüzden.
Bir sene zor ayakta kalabilen koalisyon hükûmetleri ile hiç hatırlamak istemediğimiz parlamenter sistemi geri getirme çabaları da cabası.
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kan dökmeden getiremezsiniz” dediği başkanlık sistemi, dediği gibi oldu, casus örgüt FETÖ’nün 15 Temmuz işgal girişimi sonrası yapılan anayasa değişikliği ile hayata geçirilebildi biliyorsunuz.
Bakın, bu sayede şimdi Türkiye Yüzyılı’nı konuşabiliyoruz.
AK Parti, rejimin bekçisi olarak hükûmetlerin başına bela edilen mekanizmayı epey değiştirdi… Ancak bu mekanizmanın eskiye dönmeyeceğinin garantisi yok.
Hem bu kazanımları ve aile kültürümüz gibi değerlerimizi muhafaza etmek…
Hem de gençlerimizi kendi değerlerimize göre eğitmek gibi pek çok başlıkta yeni anayasaya ihtiyacımız var.
Herkes eteğindeki taşı döksün, kim neyi istiyorsa ortaya koysun, neticeyi görelim.
Meclis’te yeterli çoğunluk sağlanmazsa illa ki bu metin milletin önüne gelecek, kararı halk verecek.
Her şeyi elimizin tersiyle itip, Sykes-Picot’çuların çizdiği çerçevede yaşamaya mecbur muyuz?
************
Biz ne söylesek anlamazlardı.
Zaten dinlemezlerdi de…
Sağolsun CHP Genel Başkanı şu son dönem epey işe yaradı.
Brüksel’de Avrupa Birliği ülkelerine “Biz iktidara gelene kadar Erdoğan’la yakınlaşmayın. Gelince söz, Kopenhag Kriterlerini ışık hızıyla geçireceğiz” dedi.
Sonra CNN üzerinden ABD’ye, ‘Türkiye’ye müdahale’ çağrısı yaptı.
Asıl umudu İngiltere’ymiş ki, Londra’ya sitemini, “Terk edilmişlik duygusu yaşıyoruz. Kırgınız” sözleriyle aktardı.
Son bombası Sosyalist Enternasyonal toplantısında kürsüden sarf ettiği “İngiltere’nin menfaatini Erdoğan’da görmek doğru bir şey değil” sözleri oldu.
İngiltere’nin menfaati CHP’deymiş.
Ağzına sağlık Özgür Özel!
Yücel Koç'un önceki yazıları...