Beslenme infodemisi hasta ediyor! Yanlış bilgi yılda 11 milyon kişinin ölümüne yol açıyor

Covid-19 pandemisi sırasında sıkça duyduğumuz infodemi, beslenme alanında yayılan yanlış bilgiler ve komplo teorileriyle toplum sağlığını olumsuz etkiliyor. Uzmanlar, sosyal medyada okuduklarınıza değil, bilime kulak verin diyor.
ZİYNETİ KOCABIYIK - Dünya genelinde beslenme alışkanlıkları ile ilgili risklere bağlı olarak yılda 11 milyon kişinin hayatını kaybettiğini söyleyen uzmanlar, Covid-19’la birlikte hayatımıza giren infodeminin en önemli etkisinin beslenme alanında yaşandığına dikkat çekiyor.
Diyetisyenler Günü dolayısıyla Sabri Ülker Vakfı ve Türkiye Diyetisyenler Derneği (TDD)’nin birlikte düzenlediği toplantıya infodemi damga vurdu. Hacettepe Üniversitesi’nde gerçekleştirilen toplantıda sağlık ve beslenme okuryazarlığının güçlendirilmesi ile hekim-diyetisyen iş birliğinin toplum sağlığına olumlu etkilerine dikkat çekildi.
KOMPLO TEORİLERİ İLGİ ÇEKİYOR
Dünya Sağlık Örgütü’nün “salgın ya da kriz durumlarında dijital ve fiziksel ortamlarda yayılan yanlış, çarpıtılmış, kasıtlı üretilmiş, güncelliğini yitirmiş bilgi ya da komplo teorisi” olarak tanımladığı infodeminin günümüzde beslenme alanında sürekli olarak yaşandığına dikkat çeken Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Çevre Sağlığı Bilim Dalı Başkanı ve Sabri Ülker Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nur Baran Aksakal “Hemen her konuda olduğu gibi beslenme alanında da inanılmaz bir bilgi kirliliği var. Her gün yeni bir gıda ya da gıda takviyesinin, sağlıklı hayat, bağışıklık güçlendirme ya da daha özelde diyabet, kanser gibi kronik hastalıklara iyi geldiği ve hatta tedavi ettiğine dair iddialar ortaya atılıyor. Yeni diyet yöntemleri olağanüstü kürler olarak sunuluyor. Haberlerde, sosyal medyada ya da diğer internet alanlarında bu bilgiler yer buluyor. Özellikle de sosyal medyada uzmanlar ya da uzman olmayan kişiler tarafından verilen yanlış öneriler, bilimsel bilgi gibi sunuluyor. İnsan sağlığını tehlikeye atan bu bilgilendirmelerle ilgili hiç kimse sorumluluk üstlenmiyor” dedi.
HEKİMLERE DE BESLENME OKURYAZARLIĞI
Beslenmenin, tıbbi tedavinin bir parçası olduğunu ve hekimlerin de bu konu ile ilgili bilgi sahibi olmasının tedavinin başarısını etkilediğini belirten Prof. Dr. Aksakal, “Oysa tıp fakültelerinin müfredatında kapsamlı beslenme ve beslenme iletişimi dersleri bulunmuyor. Hasta geliyor, hekim tedavi edip gönderiyor. Ancak hasta ne yiyor, ne içiyor? Bu beslenme tedaviyi nasıl etkiliyor? Gıda takviyeleri kullananların da ilaç etkileşimleri ya da yarar görebileceği beslenme rejimleri konusunda bilgileri yetersiz kalıyor. Bu da bu alanda hekimlere yönelik beslenme eğitimi ve beslenme iletişimi programlarının geliştirilmesini daha da önemli hâle getiriyor. Beslenme okuryazarlığı herkes için şart. Bu nedenle gerek ailelerin gerekse ilk basamak sağlık kuruluşu olan aile hekimlerinin bu konuda eğitilmesi, gençlere ve çocuklara sağlıklı beslenme konusunda yol göstermesi bakımından büyük önem taşıyor” değerlendirmesini yaptı.
OKULLARDA DERS OLMALI
İlkokullardan başlayarak beslenme okuryazarlığının ders programlarının içine eklenmesi gerektiğini savunan Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Beslenme Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zehra Büyüktuncer Demirel de, “İnfodeminin önüne geçebilmek için toplumun uyanık olmasını sağlamak gerekir. Bir bilginin doğru sayılması için bilimsel kanıtının olması şart. Oysa günümüzde medyada yer bulan çoğu sağlık tavsiyesi, kişisel deneyimlerden, genellemelerden çıkan sonuçlardan oluşuyor. Ya da eline bir makale alan kişi, savunduğu bir fikrin bilimsel olduğunu anlatıyor. Kendi kanısını doğru gösterecek 1 çalışmayı örnek gösteriyor. Ancak bu çalışmanın bilimsel olup olmadığını kanıt niteliği taşıyıp taşımadığını kimse bilmiyor. Kanıtın nasıl olması gerektiği öğretilirse, halk da kandırılmaktan ve zarar görmekten kurtulur” diye konuştu.
DİYETSİZ TIBBİ TEDAVİ OLMAZ
Ankara İl Sağlık Müdürlüğü’nden Dyt. Züleyha Kaplan, Hacettepe Üniversitesi, Tıp Eğitimi ve Bilişimi Bölümü’nden Doç. Dr. Gülşen Taşdelen Teker Anabilim Dalı Sabri Ülker Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal’ın da konuşmacı olarak katıldıkları toplantıda konuşan Sabri Ülker Vakfı Başkanı Dr. Talat İçöz, Vakfın bugüne kadar sağlık ve beslenme okuryazarlığının güçlendirilmesi için iletişim odaklı yaklaşımlar içinde olduğunu söyledi. 2022’de Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu ile başlayıp Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği ile devam ettirdikleri “Beslenme İletişimi” eğitim programlarına eczacıların da eklendiğini belirten Dr. İçöz, diyetisyenlerin sağlık sistemindeki kritik rolünü vurgulayarak, meslekler arası iş birliğinin güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
46 BİN DİYETİSYEN VAR
Türkiye Diyetisyenler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hülya Gökmen Özel, Türkiye’de 46 bin diyetisyenin hizmet verdiğini, özellikle kronik hastalıkların yönetiminde hekim ve diyetisyen iş birliğinin şart olduğunu belirterek, “Ancak hekimler genellikle diyetisyene yönlendirme yapmıyor. Bu da tedaviyi olumsuz etkiliyor. Çünkü sadece ilaç vermek, cerrahi operasyon yapmak yeterli değil” dedi.